
Mimar Burçe Küçüker İle Oda Seçkisi
Trendleri anlamaktan değil, insan davranışını anlamaktan geçiyor.
Şu an hangi proje üstüne çalışıyorsunuz?
Şu anda hem ticari hem de konut projelerini eş zamanlı olarak yürütüyorum — çünkü bu iki alanın birbirini beslediğine inanıyorum. Konut projelerinde insanın mahrem alanına, kişisel konforuna ve duygusal ihtiyaçlarına odaklanırken; ticari projelerde markaların kimliğini, enerjisini ve hikâyesini mekâna dönüştürüyorum. Bu iki uç aslında aynı bütünün farklı yüzleri: biri insanı, diğeri deneyimi merkeze alıyor.
Ticari projelerde, markaların ruhunu hissettiren konsept mağazalar, deneyim odaklı restoranlar ve etkileşimli showroom’lar tasarlıyorum. Her biri bir hikâyenin sahnesi gibi; her detay, o markanın dünyasına açılan bir kapı.
Konut tarafında ise yaşamın gerçek ritmini mekâna taşımak önceliğim. Kullanıcının yaşam tarzına özel, fonksiyonel ama ruhu olan iç mekânlar yaratıyorum. Estetikle ergonomiyi, duygusallıkla sadeliği dengede tutmak benim için tasarımın özü.
Bu iki alan arasında gidip gelmek bana inanılmaz bir yaratıcılık alanı sağlıyor. Çünkü birinde öğrendiğim duygusal dengeyi diğerine, diğerinde kazandığım deneyim gücünü ötekine taşıyabiliyorum. Sonuçta ister ticari ister konut olsun, hedefim hep aynı: mekânın sadece güzel görünmesi değil, hissettirmesi.
Tasarladığınız bir mekanın teslim ettiğiniz anda sahip olması gereken özellikleri neler?
Bir mekânı teslim ettiğimde, orada denge, kimlik ve hikâye olmalı. Benim için iyi bir tasarım; sadece göze hitap eden değil, aynı zamanda kullanıcıyı duygusal olarak içine çeken bir deneyim sunmalı.
Malzeme seçimi, ışık kullanımı ve akış planı bir bütünün parçalarıdır. Mekânın işlevini doğru kurgulamak kadar, kullanıcıyı orada iyi hissettirmek de önemlidir. Her proje benim için yaşayan bir organizma gibi — teslim ettiğimde nefes alan, kendi enerjisini yansıtan bir mekân olmasını isterim.
Hızla değişen alışveriş trendlerinde kalıcı bir oda tasarlamak mümkün mü?
Kesinlikle mümkün, ama bunun yolu “trendlere uymaktan” değil, “insan davranışını anlamaktan” geçiyor. Trendler değişir, ancak insanların mekânla kurduğu duygusal bağ kalıcıdır.Ben her zaman zamansız tasarım prensiplerinden yanayım: işlevsellik, sıcaklık ve ölçülü sadelik. Bir oda tasarımını kalıcı kılan şey; dönemin estetik modasına değil, insanın temel ihtiyaçlarına hitap etmesidir. Eğer bir mekân, kullanıcıya “benim yerim burası” duygusunu hissettirebiliyorsa, o oda zaten kalıcıdır.